Pazarlama müdürü olarak çalıştığım firmada “çeşitli nedenlerden dolayı” sosyal medya ajansımızı değiştirme vakti gelmişti. Ben işe başlamadan önce anlaşılmıştı bu ajansla.
Benim seçebileceğim bir ajans değildi pek çok yönüyle. Daha önceden marka tarafında değil ajans tarafında olduğum için ajans çalışma dinamikleri hakkında tecrübem vardı. Bir ajansı yönetirken nelere dikkat edeceğimi, hangi konularda esnek olurken hangi konularda ipleri elimde tutmam gerektiğini biliyordum.
Ama ne kadar tecrübeli olursanız olun, yönettiğiniz kişilerin ve şirketlerin de belli bir potansiyeli var. Bir pazarlama yöneticisi olarak yapılan işe ne kadar katma değer sağlarsanız sağlayın bazı durumlarda elinizden bir şey gelmeyebiliyor.
Siz 10 puanlık yönlendirme yapsanız, resmi ajans çalışanlarına harika bir şekilde çizseniz bile ortaya çıkacak sonuç çoğu zaman bir hayal kırıklığı olabiliyor. 1.revize, 2. revize, 3. revize derken işin teslim edilme tarihi geliyor, sinirler geriliyor ve ortaya çıkan sonuç sizi tatmin etmese bile işi yayımlamak zorunda kalıyorsunuz.
“Yeni seçeceğim ajansta” aynı şeyleri yaşamak istemiyordum. Her şeyi defalarca anlatmak, öğretmek, düzeltmek, performanslarını düşürmemek için arayı germemeye çalışmak ve istemediğim sonuçların altına imzamı atmak istemiyordum. Çalıştığınız ajansı arama, görüşmeleri planlama görüşme, değerlendirme, tekrar görüşme, karar verme ve nihai olarak seçme! Bitmedi elbette.
Sonrasında kurumunuzu öğretme, ürünlerinizi öğretme, sizi tanımaları sizin onları tanımanız… 6 ay geçti işte. Ajansın performansı 3 ay sonra geri dönüşü olmayacak şekilde düşerse ne yapacaksınız? Yaptığınız sözleşme sizi kurtarır mı? İş birliğinizi feshettiniz diyelim… Aynı süreci tekrar yaşamaya merhaba!
Ve Ajans aramaya başladım…
Yüzlerce sosyal medya ajansı vardı. Hepsinin “yüzlerce mutlu müşterisi” bulunuyordu. Sosyal medya ajanslarının olduğu basılı rehberlere bak, online rehberlere bak, arkadaşlarına sor.
Arama motorlarında listelenme sırasına göre araştır, ajansları araştır, liste yap, 5 tanesini seç, çağır, görüştüklerinin referanslarını sorgula! (Kimse kötü oldukları referansı vermez herhalde!
İlişiklerinin kesildiği referansları ara bul… Çok fazla enerji…) Süreç uzun ve sonucu riskli. Şuan bu süreci yazarken yoruldum. Yaşadığım bu olumsuz tecrübe sonradan ajansara’nın kurulmasına neden oldu.
Hem Hizmet Alanlar, Hem Ajanslar Kazanmalı
Her şeye başlamadan önce, Ajanslar ve Müşterileri için en iyisini hayal ettim. İşini iyi yapan ajanslar hakkını almalı, ajanslardan hizmet alanlar mağdur ve mutsuz olmamalıydı. Böyle bir ekosistem nasıl yaratılabilirdi? Hayal etmeye devam ettim. Müşteri ile ajansların buluştuğu bir platform olsa!
Bir web sitesine tüm ajansları kaydetmek ve sonrasında işini doğru yapan ajansların bu ekosistemde büyümesini izlemek.
Ajansın hizmetinden memnun kalan müşterilerin yaptığı yorumlar, iltifat dolu mesajları ve verdikleri özverinin pek çok şekilde hakkını alan, değer gören ajans çalışanları! İşte oldu! Böylelikle ajansara projesine başlamış oldum. Elbette başladıktan sonra sadece bir ajans arama sitesinden çıktı. Daha fazlası oldu.
Pazarlama iletişimi ekosistemini besleyen bir yer de olsa?
Türkiye’de pazarlama iletişimi gelişmelerini, sektörel haberleri okuyacak beni geliştiren ve rehberlik edebilecek bir online mecra yoktu.
Öyleyse sektörün ihtiyacı olan blog yazılarını, ismini daha duyuramamış ajansların, markaların haberlerini eklemek, onların başarı hikayelerine yer vermek harika olacaktı!
Ajansara’ya Hoş Geldiniz.
Ajansara’ya istediğiniz gibi katkıda bulunabilir, istediğiniz gibi eleştirebilirsiniz. Herkesin en önde olduğu yerdesiniz. Burada herkese ve herkesin fikrine yer var.